Arka Mahle

kurşunlara gelirken arka mahlede...

9.11.2008

Bir Tek Seni Sevdim, Gerisi Yalan...

yazan Genç


Ninnilerle değil,
Tezahuratlarla büyüdüm ben...
Süper kahramanlarım,
Parçalı formalar giyerdi benim...
Bir oyuncak istemedim,
Seni canlı görebilmeyi istediğim kadar..
Hayır, lunaparka değil,
Sami Yen'e götür beni baba...
Gözyaşlarım yere düştüğümden değil,
Kazanamadık diye bu hafta..
Bana masal anlatma baba,
On dört sene nasıl beklediğini anlat..
Bir gece evvelden maça gidip,
Sabahın köründe maça girdiğini,
İçindeki sevginin,gecenin ayazında
Üşümene nasıl engel olduğunu anlat..
Bana öyle bir aşk anlat ki baba,
Ben de yüreğimden dağlanayım..
Kalbime iki harf kazıyayım baba...
İki renk kazıyayım...
Tek bir isim kazıyayım...
Çocuk şarkıları dinletme bana baba,
Tribünlerde söylenen o besteyi dinlet..
Söyle senden başka kimim var benim..
Düşünüyorum da şimdi..
Kimim var söylesene?
Söylesene cimbomum,
Sen şampiyon olamamışsın kupaları alamamışsın,
Kaç yazar...
Değiştirebilir mi sence bunlar sana olan sevgimi..
Olur mu lan öyle şey..
Değişebilir mi hiç...
Sami Yen'in önü bir uzun alan,
Bir tek seni sevdim gerisi yalan...
Harbiden yalan cimbomum..
Gerisi harbiden bir dolu yalan...

Genç Hasdemir

8.11.2008

Bir

yazan Genç

Bu şiiri bana hediye eden Çetin Abi'ye teşekkürler eşliğinde bin selam gitsin...

Çoğalmayı öğretenimiz olmamış.
Kurtulabilen.ya kendi çoğalabilen ya da çoğaltabilen birini bulanlar oluyor.
Rastlayamıyan ise tanımlayamıyor bile.
BİR
Evlilik, kardeşlik, dostluk
Ya da
Her türlü birliktelik,
Çok sihirli kelimelerden oluşan bir kitap gibi!
Kelime kelime değişik yerlere ayrı koy!
Ayrı olsunlar, ama ayrılmasınlar!
Beraber olsunlar, ama bir olmasınlar!
Çünkü bir çok güçlüdür!
Her şey birle başlar!
Hele de iki tane bir daha güçlü ve güzeldir!
Hele de aşmıslar sa bir olana kadarkileri!
Sonra kendini bilen noktalar ve virgüller var bu kitapta.
Gidip nereye konacağını bilen.
Kılavuzun yok, geleneğin yok ise,
Ucundan tutanın yok ise yükünün,
Hele bir de haberdar değilsen birin gücünden,
Aklın ne kadar sa hayatın o kadar!

30.09.2008

Zavallı Örümcek

yazan Genç


Duygusal patlamaya ramak kala...

Anlatamayacağım muhtemelen Tugay'a olan hayranlığımı ama yazacağım gücüm yetene kadar....

Uzun değil benim hikayem, destansı değil belki, belki de çok sıradan... Sarı-kırmızıyı tanıdığım günden, yani doğumumdan başlar ve Galatasaray sevgimin katlanmasıyla devam eder. Benim için Galatasaray, parçalı forma içinde ellerini yumruk yaparak gol sevincini yaşayan, sarı saçlı, Falco varken 6 numarayı giyen bir adamdı. Kendimi o zannederek aşık olmuştum Galatasaray'a. Top ondayken sanki ben koşuyordum, sanki ben koyuyordum uzaklardan Fener'e, sanki ben koşuyordum attığım golden sonra Kadıköy'de mevzilenmiş vişne'ye çalan koyu kırmızılı askerlere... Kötü oynadığı bir maçta tribünden homurtular başladığında, hüngür hüngür ağlayarak susturmuştum o insanları, sanki bana küfür ediyorlar gibi, çaresizce çıldırmıştım.
O Galatasaray'dı, ben Tugay'dım. Şampiyonluklarda Bülent Korkmaz'la beraber kaldırırdık kupaları. 3-3lük Manchester maçında omuzlarda beraber ağladık onunla... Fener'e gideceği söylentileri çıktığı sene kapalı'nın önüne gelip bütün tribünü beraber susturduk... "Burada doğdum, burada öleceğim!" diye birlikte haykırdık Galatasaray taraftarına. Herta Berlin'e attık golü, bir anda yaylanarak koşmaya başladık, sonra yumak olduk zıpladık...
Ve o an geldi, sen gittin, götürüldün.. 99-00 sezonunun devre arasında, Tolunay oynayacak diye seni gönderdiler Tugay'ım. Fatih Terim'i bu yüzden hiç affedemedim. UEFA Kupası'nı sen de kaldıracaktın beyaz formanla. Belki de son penaltıyı sen atacaktın ve yine seninle kale arkasına koşacaktık omuz omuza. Olmadı, mavi beyazlar içindesin şimdi. Bambaşka bir ülkede, bambaşka bir yerde doğan çocuklar belki sen oluyor. Belki onlar soyadını bile söyleyemiyorlar, Tugay diyorlar sadece.. Formanı alıyorlar.. Ama bilmiyorlar ki, sana sadece sarı kırmızı yakışıyor. Ve bilmiyorlar ki, Galatasaraylı bu çocuk hala Tugay'ı bekliyor...
Boğazımda düğümlenen hıçkırıktır Tugay Kerimoğlu... Demiştin ya burada doğdum diye, sen geleceksin ve ben tekrar Florya'ya, Ali Sami Yen'e ayak basacağım....


24.08.2008

Teoman Senden Tiksiniyorum

yazan Genç

Öncelikle başlıkta esinlendiğim post Arda kardeşime ait, okumak isteyen buyursun. Ayrıca epeydir yazmıyordum, Ata kızdı bana, ben de çok önceden yazmaya niyetlendiğim bir konuda bir şeyler karalamaya karar verdim.

Evet, başlık açık ve net. Teoman'dan öyle böyle değil, bütün benliğimle tiksiniyorum. Gerekçeleri tamamen kişisel olarak, hiçbir objektif kafa tarafından anlaşılamayacak şekilde olduğunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Bir kere yaradılışımdan dolayı bu adamın çıkardığı ses bana birinin tırnakla tahtayı kazırken çıkardığı ses gibi bir irkilme yaratıyor. Sebebini bilmiyorum ama bu böyle. Dünyada en nefret ettiğim insanlardan biri olan Ercan Saatçi'yi bile dinleyebilirim ama Teoman'ı asla.

Bu adamdan tiksinmemin bir diğer nedeni saçmasapan şarkı sözleri. Yiğidi öldür hakkını yeme (evet çok fazla tiksinme lafı geçiyor ama bu sözden de tiksinirim, öldürüyorsun adamı hakkı hukuku mu kalır.. o değil de amma çok şeyden tiksiniyormuşum, ne pis bi' adammışım) diyelim ve sadece tek bir şarkısı; o da o söylemeyince güzel geldi kulağıma. Şarkıyı herkes bilir, babamın öldüğü yaştayım diye giden paramparça şarkısı. Müslüm Gürses söyleyince güzel geldi.

Gelelim bu adamın şarkı sözlerine:

Kırıklarını aldırdım kalbimin,
Çıkardım astım fortmantoya...

Gel de yorum yap. Hangimize hitap ediyor bu şarkı arkadaşlar? Bu sözler kime yazılmış, niye yazılmış, ne demek istenmiş ya ben çok salağım ya da Teoman. Başka bir şarkısına geçelim, bu şarkının sözlerini direk yazacağım;

uzun uzun seyrettim seni
diğer köşesinden barın
bir karakter oturttum
yüzüne,kalbine
uzaktan bakıp insanlara
konuşmalar yazdım dudaklara
sonra kendime baktım
tıklım tıklım yalnızdım.
gökdelenlerden tükürdüm dünyaya
ben hayatım boyunca
bu yüzden kupkuru ağzım
bak geçmedi yıllarca
kalbimi yuvarladım sana
seni tanımasam da
tezgahtan önüne
bir yudum al diye
eğer hoşuna giderse
daha da iç diyebu kadarı yetsin artık
bu gecebelki sen bulursun diye
artık son şansımsın
korkma ısrar yok bende
avunurum içkiyle

Şu kalın yaptığım yere bir bakın. Nedir bu ya? Benim de ağzım kupkuru biliyor musun? Televizyona, gazeteye, seni gördüğüm her yere tükürmekten... Ulan ne kadar nefret dolmuşum ya, ben böyle bir insan değildim. Daha fazla yazamayacağım. Gerek karakterin olsun, gerek şarkıların olsun, gerek sesin olsun, Teoman senden tiksiniyorum. O kadar tiksiniyorum ki bu yazıya resmini koymayacağım...

1.08.2008

Ellerin İtaati

yazan Genç

Yazacaktım, yıllardan beridir gözlediğim şeydir bu ellerin çaresizliği.. Kısmet şimdiyeymiş hadi hayırlısı..

Öncelikle nedir bu elleri çaresizliğe iten, neden bahsediyorsun sen kardeşim diyorsanız açıklıyorum. Bu itaatkar eller, çantalara karşı çaresizliklerinden boynu bükük gezmekteler. Çıkın sokağa bakın. Kocaman çantalar kollara bilekten asılmış, kollar çantanın kendilerinde olmasının gururunda dümdüz duruyor. Peki zavallı eller? Onların ne suçu var. Bilekten bükülmüşler. Beş parmak usul usul yere bakıyor doksan dereceyle. Onların hüznü, onların yapamadıkları hep içimi parçalıyor arkadaş! Bir gün isyan edecek o eller. Bir gün gelecek, çantalardan fırlayacaklar, coşacaklar. Artık boynu bükük eller olmayacak.. Çanta zenginleştikçe eller umutsuzca yıkılmayacak.

Gün gelecek, hepimiz göreceğiz. Bu eller itaat etmeyecek....

28.07.2008

Sami Yen...

yazan Genç


Taş duvarlarına mı aşık oldum acaba?
Yoksa oturmak yerine
Üstünde tepindiğim sarı koltuklarına mı?
Belki o betonun üstündeki kırmızı demirinden
Nasıl olur da hiç düşmediğimi anlayamadığmadan,
Ya da iki metre önümden Monaco'ya koyan
Hagi'yi unutamadığımdan ya da kim bilir
Paramparça olan gırtlaklarımdan mıdır nedir
Bir acayip hissediyorum senden koparken...
Ne yani Şişli'den inerken çıkmayacak mısın karşıma?
Yolu köprüye düşen hiç kimse göremeyecek mi
Eziyetin bile zevk olduğu kapıların artık olmayacak mı?
Ulan ben sensiz nasıl bira içerim şimdi,
Nasıl yerim Adem Usta'nın köftesini...
Hızlı hızlı yürüyemeyeceksem yeni açık boyu,
Sana ulaşamayacaksa o hep yürüdüğüm yokuşun sonu,
Nasıl bağırırım, nasıl çıldırırım eskisi gibi coşkulu?
Genç Hasdemir

20.07.2008

Zavallı Kadıköy Gençliği

yazan Genç


Acıyorum bu insanlara gerçekten. Yaş ortalaması 13 hadi bilemedik 14 olsun. Çaresizlik, amaçsızlık içinde çırpınıyorlar. Hayatta tek bildikleri annelerine babalarına artizlik yapıp, marjinaliz biz kimseyi siklemeyiz havasına girmek. Kadıköy'ü bilenler için söylüyorum (abi biz İnönü'yü biliyorduk çalışmadığımız yerden geldi) Reks* sinemasının önünde takılan, 365 gün 6 saat boyunca simsiyah giyinen, kafaları şekilden şekile girmiş zavallı bir gençlik bu.

Nesiniz lan siz, etraftaki yaşlı teyzelerle dalga geçip, sağa sola laf atıp, erkeklere prezervatif sormayı bir bok zanneden insanlarsınız. Daha çocuksunuz gerçi, nasıl bu kadar özenti olabildiniz hayret ediyorum. Geçen scapula ile Kadıköy'e gittik, PES oynayacağız, mecburen o sokaktan geçtik. Bir baktım bütün kızlarda şort var. Bunlar koordineli özentilik yapmıyorlarsa adam değilim. Bir gün hepsi pantolon giyer, ötesi gün etek başka gün şort. Kardeşim tamam özentisiniz eyvallah da bu kadarı da olmasın artık.

Bir başka gün yine oralardaydım tesadüfen, böyle 10 tane kız geçti yukarda bahsettiğim tiplerden, hepsi bağıra bağıra "kondom, herkese kondom" diye iğrençlikte tek geçebileceğim bir şarkıyı söylüyorlardı. Anlam veremedim. Bu kadar amaçsız, bu kadar saygısız, bu kadar salak bir gençlik olmamalı. Burada belirtmek istediğim bir nokta var, kesinlikle siyah giyinen değişik saçlı metalci tiplere karşı bir uyuzluğum yok ( sevmem o ayrı), isteyen istediğini giysin. Ama sırf başkaları da böyle yapıyor diye bu tarz giyinen insanlardan nefret ediyorum.

Kadıköy Gençliği sözüm size... Bi siktirip gidin lan...

*Yanlış yazdım kesin, anlayan anlamıştır.

17.07.2008

Kafa Güzelliği

yazan Genç


Günün konusunu kafa güzelliği olarak belirledim. Ne güzel bir tabirdir bu kafa güzelliği. Aslında yıllardır kullanıyoruz bu tabiri, sarhoş, yani serhoş, ser kafa demek, hoş da güzel demek, sarhoşum ben dediğin zaman kafam güzel diyosun haberin yok ey bizim gibi içen arkadaş.

İnceleyecek konu kalmadı, yazacak olay kalmadı ben de dedim bu konuda bir şeyler yazayım. Nedir bu işin sırrı? Niye içince adamın çenesi açılır? Niye durup dururken aklına sevdiği insanlar gelir? İrdeliyoruz efenim...

Öncelikle alkolün vücuda inişiyle başlayalım. Midedeki enzimler.. Dur yav manyak mısın kardeşim yedirtme biyolojiyi kafalar gıcırken, koy arkaya Müzeyyen Senar'ı.. Koydun mu ? Tamam.. Şimdi devam et bildiğimiz dilden..

Abi içtik ya şimdi, ne oldu? Uykun geldi, işemen lazım, susadın, tamam onları biliyoruz, sonra ne oldu? Açıldın konuşmak istedin. Çünkü kafanda bazı olaylar var. Bak rahat ol benim gibi, kimseyle derdin tasan olmasın, o zaman gaza gelip sağa sola salça olmuyorsun. Ama rahat değilsin ki be abim, hadi hadi ara

Dip Not: Ben yazıyı bitirdim zannediyordum, meğerse yarısında uçmuşuz haberimiz yok. Orijinaline saygıyla bu haliyle yayınlıyoruz. Dostlar sağolsun, afiyet olsun.

14.07.2008

Yeni Albüm Korkusu

yazan Genç


Gündüz çok uyuduk tabi, gecenin bir yarısı uyku tutmadı. O zaman vaktimizi yazarak değerlendirelim.

Bilmiyorum bir tek bende mi var ama yeni bir albümü dinlemekten çok korkuyorum. Özellikle sevdiğim bir sanatçı ise şayet, daha da korkunç bir hal alıyor bu durum. Sıcak bir örnekle konuyu pekiştireyim; Sezen Aksu. Eski şarkılarını keyifle dinlerim her zaman. Hayranlık düzeyinde sevgi beslerim. Ama gelin görün ki yeni bir albümü var, hiç olmamış bence. Sezen Aksu'nun bir şarkısını dinledik mi 10 defa daha dinleyesimiz gelirdi. Yıllar geçse de unutulmazdı. Ama bu yeni albümünde zerre akılda kalan bir parçası yok. Her şarkıyı bir an önce bitsin belki diğeri güzeldir diye dinledim, albüm bitti sonra kapadım kaldırdım bir kenara. Bir mucize olmazsa da bir daha dinlemeyeceğim.

İşte bahsettiğim "yeni albüm korkusu" bu albümü dinlemeden önce yine kendini gösterdi. Acaba diyorum önyargılı mı yaklaştım ancak güzel bir şarkısı olsaydı beğenirdim gibime geliyor. Ki zaten Sezen Aksu seven arkadaşlarımdan bu albümü beğenen çıkmadı. O zaman Sezen ablam, ne gerek vardı bu albüme. Sen bir albüm yaptıysan, efsane şarkılar olacak içinde. Fasa fiso şarkılardan albüm yapıp sattırmayacaksın.

Aslında eski sistem çok iyiymiş; biz yetişemedik. Az şarkı alan plaklar sayesinde sanatçıların en güzel parçası ortaya çıkarmış. Yıllarca tek parça üstünde çalışılırmış. Zaten o yüzden eski parçaların çoğu ezbere biliniyor. Şimdi iş öyle değil ki. Genel olarak bir ya da iki şarkısı güzel oluyor albümlerin, gerisi zorlama şarkılar. İnsana en ufak bir şey hissettirmiyorlar. Şarkılar öylesine gelişigüzel yazılıyor ki albüm içinde tutarlılık yok. Geçen radyoda Asya'nın bir parçasını dinledim ki Asya benim için "Beni Aldattın" şarkısında kafesin içindeki Asya'dır, şarkının adı "Gittin Gideli", illa ki bileni çoktur bu şarkıyı. Çok hoşuma gitti, öğrendim ki yeni albümmüş, albümü aldım dinlemeye başladım. "Gittin Gideli" şarkısı bitti, Asya bizi sürükledi, hasrete sardırdı bir baktık o da ne.. Bir sonraki şarkı "Git Güle Güle", yolun açık olsun diyor şarkı. E sen az önce ağlıyordun gitti diye, ne ara kopmaya başladın diye sormazlar mı? Dinleyene yazık değil mi? Adam ağlıyordu gitti diye, sendin her şeyim senle tamamdım dedirttin, sonra git güle güle yolun açık olsun diye eğlendirmeye çalışıyorsun. Olmaz.. Birinden biri olmayacak. İşte bir tane güzel şarkı, böyle 10 tane kolpa şarkının yanında ezildi benim için. Şimdi hoşuma giden parçasını da dinlemiyorum.

Bütün bu olanlardan sonra Selda Bağcan'ın yeni bir albümü çıktığını öğrendim. Bende yine aynı korku başladı. Tırsa tırsa ilk şarkıyı açtım, Selda yine aynı Selda. O muhteşem sesi, yeni şarkıları çok hoşuma gitti. Ayrıca albümde Sarı Gelin'i de yorumlamış, mutlaka dinlenmesi lazım. Nakaratta korovari bir şey giriyor, 50 kere üst üste dinlesem bıkmam. Diğer şarkıları da güzel, Selda Bağcan'a yakışan bir albüm işte. Korktuğum başıma gelmedi, demek ki önyargılı değilmişim, sevebiliyormuşum. Selda sevenlerin beğeneceklerini düşünüyorum.

Konuyu toparlamak gerekirse, bir tane şarkı yapın o da güzel olsun 50 sene söylensin, yeni gelen şarkıcılar şarkı bulamasın sizin şarkılarınızı söylesin tıpkı şimdi "Dalgalandım da Duruldum", "Yıldızların Altında" vesaire gibi. Veya olmuyorsa hiçbir şey yapmayın, gözümüzden düşmeyin.

Gören de bütün sanat camiası okuyor zannedecek..

Kimsede doğru düzgün yoktu bu işler o zamanlar. Biz de nerden gördüysek görmüştük, gaza gelip açmıştık bu blog mevzusunu iki sene evvel. Yazmayı seven biri olarak, yazarım dedim herhalde ki başlamış bulunduk, blogun bir iki yazısı da anı gibi başladı ondan sonra ne olduysa bir anda şiir blogu haline getirmiş oldum. Fena da olmadı hani, öyle ya da böyle bir şeyler yazıyorum ve burada paylaşasım geliyor; okuyanlar, yorum atanlar oluyor. İyi kötü bir yorumu oluyor insanların. Ancak sırf şiir yazmak istemiyorum artık buralara. Her mevzu hakkında yazabildiğim kadar görüş belirtesim geldi. Ha bu heves geçer mi? Elbet geçecek ama bir durun kardeşim hevesimizi kırmayalım lak diye.


Sonra durup dururken, yani bugün dedim ki buna bir isim bulmam lazım. Arka planda çalan Ahmet Kaya imdadıma yetişti, "Arka Mahle" olsun dedi bana. Ben de eyvallah dedim ne diyeyim.. Artık buradan yazıyoruz, diğer blog tarih oldu olacak. Ola ki bir yerlere kaydettiyseniz beni, bir yerlerden link filan verdiyseniz düzeltiverin.

Kime ne senin yazdıklarından kardeşim mi diyorsun? O zaman bana yine Ahmet Kaya'dan "Koçero" parçasını yolluyorsun, oradaki bir kıtayı armağan ediyorsun. Anlayan anladı.. Aslında sadece bir kişi anladı ama neyse, belki bir manyak daha çıkar anlayan.

Sözün özü, sıfırdan başlamıyoruz blog işine. Belki farkına varmadınız ama inceden inceden "siz yokken ben vardım lan, şimdi hepiniz artiz artiz bloglarınızda coşuyorsunuz, biz kaldık 40 tane yazıda 2 senede, şimdi görürsünüz" mesajı verdim bu yazıda.

Biliyoruz da konuşuyoruz, bakmayın bir önceki yazının başlığına, valla biliyorum bir şeyler...

11.07.2008

Bilmiyorum Ben

yazan Genç


Ata kardeşimden (ç)alıntı: Yazının sonundan başına çıkarılmış not: Kimsenin okumasına gerek olmayan bir yazı bu. Tamamen kişisel, okuyanın vaktinize zarar. Yalnızca benim için bir nevi can sıkıntısı, nostalji.

Epeydir buralara şiir ekleyemiyorum çünkü artık bir şeyler yazamıyorum, ya da başka bir deyişle yazıyorum ama okuduğumu ben beğenmiyorum bu yüzden buraya koymuyorum. Burayı okuyan üç, hadi iyimser olalım beş kişiden birisiniz ki bu yazıyı da okuyorsunuz; Ey dostlar, ben bittim tükendim.. Nedenini sormadınız da, zaten bir nedeni de yok.. Kafa güzel mi güzel, ne demişim blogun ilk mesajında,

"İnternet'te meşhur olan bu blog olayına biz de katılalım dedik.. Eşimiz dostumuz burda ağzımızdan iki satır laf duysun , dertli olduğumuzda içimizi dökelim dedik.. Umarım burası düşündüğüm gibi bir şey olur. Başlayalım devamı gelir... Saygılar ve sevgiler..."

Ulan demezler mi adama sanki buraya yazdıklarımdan hesap soran var, yazma diyen var, ama her tarafa şiir miir yazmışsın, ne bu yazı burda saçma sapan diye.. Ne deseniz haklısınız..

Yazamıyorum işte, söylerken çekiniyorum ama yazamıyorum. Sebebi yok, olmadı da.. Eskiden yazarken şimdi niye yazamıyorum lan..

Geçen bir eleştiri geldi şiirime, şu bir alttaki yazıdaki şiire:

"var" redifleri ahenk vermekten çok, aksaklığa neden oluyor. Ele alınır doğru dürüst bir benzetme, ucundan kıyısından tek metafor yok. İçeriğe gelirsek... Eyvallah, her şair aşk, ayrılık, kader, keder vb üstüne yazar, yazabilir. Lakin temcit pilavı gibi kullanılan kelimelerde dahi bir değişikliğe gitmeden aynı benzetmeler ve imgeler (bu şiirde ele alınır bir imge görmekte bile zorlanıyorum ya neyse) üstünden şiir yazmaya devam etmek ne derece mantıklıdır? "Aşktan duman olmuş bir beden var""Yarım kalmış yürekte bir buruk sevdaOlup biten her şeyin boşaldığı bir kağıt var""Dibinin dibi görülmüş bir şişe""Bitik iki paket, hayat kadar boş iki sigara kutusu""Sevda kadar dolu dört küllük var""Ağlamaklı gözlerBuğulu pencerelerKupkuru bir yağmur var""Bir ip ve bir düğüm var""sağır sessizlik"Yahu yetmedi mi artık, biraz uğraşırsanız elli tane 3. sınıf şarkı sözü bulabilirsiniz bu cümleleri neredeyse birebir bünyesinde barındıran. Türevlerini kullanan 1500 tane bulursunuz zaten. Ağlamaklı gözler, ip, düğüm, hayat kadar boş sigara kutuları, aşktan yok olan bedenler... hep aynı terane. Biraz olsun üstüne düşünmek lazım yazılan şeyin. Klişe de bir yere kadar...Eleştirilerime gelecek muhtemel cevapların husumetle değil hüsn-ü zanla olacağını temenni ediyorum.Selamlar, hürmetler...

Şimdi bu adam haklı mı acaba.. Öyle bir demiş ki, utandım, keşke yazmasaydım dedim.. Ben şair mair değilim, yazdıklarıma biri şiir dedi öyle kaldı, yoksa benim şairim diye bir derdim yok. Sadece içimden gelenleri yazıyorum tıpkı şu an -her ne kadar saçma, anlamsız olsa da- yaptığım gibi.

Sıcak lan hava, yanıyorum odada. Kafam uyuştu zaten, vücut da bayılmak üzere. Gözler pert oldu olacak, Sovyet kızılı rengine bürünmüşler. Arkada Fikret Kızılok'tan beni anlatan o mükemmel parça, "Gönül" çalıyor. Ne acayip bir şarkı ya. Şimdi bunun sözlerine baktıktan sonra, ne yazsak havaya.. Yazmış işte kim yazdıysa. Benim artık yazmama ne gerek var.

Böylesi sevdiğin için
Bir kördüğüm oldu için
Ağlıyorsun için için
Demedim mi sana gönül?
Hepsini de yazardım, ama gerek yok. Bu arada bu yazıyı okuyorsanız hala, bıkmadıysanız teşekkür bir de yemek borçluyum. Verin adresinizi yorumlarda, çilingiri kurmayan adam değil..

Yok birader valla sarhoş değilim, benimkisi sesli düşünmek sadece. Beyin fırtınası değil ama beyin a.cıklanması.. Ne yani fena mı ettik yazdıysak buraya.. Döküyoruz içimizi..

Şiir demişken - demedik halbuki öyle bir şey, şimdi diyoruz - acayip bir şiir okudum geçenlerde, yine dedim bu muhteşem kardeşim, daha iyisi yok bu konuda.. Onu da yazayım bari..

Biz öööle kendi hayatımızı efendi gibi yaşamaya çalışırken
ne biliyim...sağa sola salça olmadan...
Belki en büyük keyfimiz...
güneşin Allahına kadar vurduğu altın sarısı biramızı yudumlarken...
birbirimize aşk acılarımızı, ''Pardon! gözüme toz kaçtı!'' hissiyatı içinde fısıldarken...
Bacağımıza sürünüp duran bir kediyi okşarken,
''Ooluum bu kedi hayvanı var ya,
tekamül zincirinin en son halkası lan...
Buda'dan bile daha bilge lan bu hayvan!'' şeklinde naif muhabbetlerimizi yaparken...
Kanımızı dökerek kurduğumuz ayyaş cumhuriyetin
en aşşağılık başkentleri Aksaray meyhanelerinde
ileri karakolları olan parklarda...
gökte sadece sahici bi' dolunay...
elimizde güsel Marmara...
Şehirin götünde pireler uçuşurken
ve biz terkedilen bir sevgili nasıl üşürse...
işte ööle üşürken...
ve daha onyedi...
onyedi...
onyedi... iken aşk konuşulur di mi...
Hayır biz senin adını fısıldıyorduk Galatasaray
bunu hiç bilmeyeceksin!
Gecenin çükünde her Türk babası gibi ayyaş bi' babanın sızmasını bekledikten sonra
yine boynumuzda sarı-kırmızı kaşkollaryine aynı dolunayın altında buluşup
bağrında gecelemek için sana koşarken
içtiğimiz o güsel Marmara'nın bile adın kadar içimizi ısıtamadığını hiç bilmeyeceksin Galatasaray!
1980'ler...
Sokağa çıkma yasakları...
Daha onyedi... onyedi... onyedi... bile diilken
geceleri boynumuzda sarı kırmızı kaşkollar...
elimizde sarı kırmızı pankartlar...
bir militan gibi toplum polislerinden kaçarken...
ve bütün yaşıtlarımız...
geceleri... gayrimeşru bu şehrin
gayrimeşru duvarlarına "Kahrolsun Faşizm" yazarken
biz geceleri aynı duvarlara "En büyük Cimbom" yazdık
ve bütün yaşıtlarımız gündüzleri mütemadiyen Fenerli iken
biz aleme inat seni sevdik
Komik olan şuydu
tarihinin en zavallı dönemiymiş meğer
hiç şampiyon olamazdın o zamanlar
biz de zaten farkında diildik... hep güsel Marmara'ydık çünki
Daha onyedi, onyedi, onyedi bile diildik...
"Neden Gaassaray?" diyenlere..."Because, güsel Marmara'yla güsel gidiyor!" derdik...
ki bunu hiç bilmezsin...
Daha onyedi, onyedi,
onyedi bile diildim diyom... Alooooooo?Ulan Gaassaray!
Söyleyecek o kadar çok şeyim var ki sana!
Ulan!
Anlatacak o kadar çok hikâyem var ki Gaassaray!
Anam avradım olsun hiç bilemeyeceksin!
Bu kediler var ya... çok enteresan hayvanlar abi...

Yazmışlar işte... Benim de sana anlatacak çok hikayem var be Gaaassaray! Anlattıklarım yanına kar kalsın, anlatamadıklarım bende kalsın, yaşadıklarım, senin uğruna yaptığım çılgınlıklarım da bende kalsın. Sadece sevildiğini bil yeter...

Kopuk kopuk yazıyorum çünkü düşünmüyorum yazarken. Dedim ya, aklıma ne gelirse şu an, ondan bahsediyorum. Bahsetmesemiydik? Varsa böyle diyen eyvallah, zaten böyle diyen adam bu satırları okumadan çıkar gider bir daha gelmez bu siteye.

Kardeşim ben niye yazayım şimdi? Ne yazarsam yazayım "Acılara Tutunmak"tan daha büyük bir şiir yazamayacağım. Bin tane enstruman çalsam "Mi Pista Apo Fosforo" yani bildiğimiz "Her Şeyi Yak" melodisini bestelemeyeceğim. O zaman ne gerek var. Şarkılar şiirler yazılmış otur dinle.

Boş konuşuyorsun be Bilen boş.. Bu arada kendime ilk kez "Bilen" diye hitap ettim şu an. Çok değişik. Kendi adım olmasına rağmen hiç kullanmadım. Şu andan itibaren Bilen ismimi kullanıyorum. Genç'lik bir yere kadar. Yaş 20 oldu, daha şu hayatta bi bok yapmadık. Bilen koydum adını dedi babam. İki anlamı var, her şeyi bilesin, ve bütün zorluklara karşı bilenesin. Ben bilenmeyi tercih ediyorum. Bilendim.

Her paragraf ayrı gereksiz, her paragraf ayrı boş. O yüzden daha fazla uzatmıyorum bu rezilliği.
Ne demişler,
"Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça..."

20.05.2008

Başlangıç ve Son

yazan Genç



Başlangıç:
Yetmişliğin geriye kalan son dublesi
Dumandan heder olmuş bir ciğer
Aşktan duman olmuş bir beden var.
Ucu kim bilir hangi sebepten yırtılmış
Eskimiş, sapsarı olmuş bir kağıt parçası var.
Kan damarlarının tıkandığı bir el
Sıcaktan üşüyen bir bünye var.

Birinci bap:
Kederlenip yazmak bir yana
İlk defa bilinçli yazan bir zat var.
Ucundan güzel belki bir kafa,
Yarım kalmış yürekte bir buruk sevda
Olup biten her şeyin boşaldığı bir kağıt var.

İkinci bap:
Dibinin dibi görülmüş bir şişe
Bitik iki paket, hayat kadar boş iki sigara kutusu
Sevda kadar dolu dört küllük var.

Üçüncü bap:
Ağlamaklı gözler
Buğulu pencereler
Kupkuru bir yağmur var.

Ve son:
Bir ip ve bir düğüm var
Biraz hava eksikliği
Sonunda sağır sessizlik var.
Genç Hasdemir

21.04.2008

Bozgun

yazan Genç




Bozguna mı uğradın yine
Döndü mü göz yaşların sele,
Baktın mı umutsuzca gittiğin yere..
Çıktın mı kapıdan
Ardına bakmadan
Buldun mu birini
Benden daha değerli..
Haksız mıyım diye,
Sordun mu kendine?
Ama sana ne ki
Yanan ben olduğum sürece...

Genç Hasdemir
Dip not: Yine eskilerden...

17.04.2008

Ben Değil

yazan Genç



Uyumayan ben değilim ki geceleri,
Ölmüyorsam neticesinde,
Uyuyan beynim demek, yüreğim değil ki...
O zaman senin olduğun yer hala ayık,
Uyursa orası ancak, bu iş biter..
Bakmıyorum ki ben her gece kalkıp,
Senin resimlerine,
Bakan ben değilim ki, gözlerim.
Yapabileceğim tek şey
Önlerine perde indirip
Dünyayı karartmak..
Ama engel olamıyorum.
Ve yazan ben değilim ki her seferinde..
Kalem alıyor kağıdı
Odamın kuytu köşelerinden,
Buluşuyorlar iki gizli aşık gibi,
Tıpkı şu an yaptıkları gibi.
Nasıl ki ben değil, yüreğim sevdiyse seni,
Gözlerim gördüyse o beynime kazınan çehreyi,
Ellerim yazdı işte şu sondan bir önceki dizeyi..
Ben değil...

Genç Hasdemir

13.04.2008

Felaket

yazan Genç


Felaket çöktü yine üstüme
Sebebim gece, kalbim bir bilmece
Şarkılar bambaşka bu saatte
Şiirler bir ayin gibi,
Yürek olmuş yangın yeri..
Kimileri anlamaz beni
Tedirginim bu yüzden
Bu yüzden efkar benim için sıradan
Şarkılar sanki hafif tuzlu..
Tıpkı gözyaşlarım gibi
Tıpkı okyanus gibi
Tıpkı mavi gibi...
Tıkanmış boğazım, düğümlenmiş..
Kan kan olmuş ela gözler..
Buram buram yanmış tutuşmuş yürek..
Ey fırtınanın içine koşan çocuk,
Bu felaketten sağ çıkabilmen için
Gözyaşlarını yüreğine siper etmen gerek...

Genç Hasdemir

Dip not: Eski bir şiirimi buldum çok sevindim. Paylaşmak istedim. Yeni şiirlerim yolda, hoş kim merak ediyorsa.. Neyse..

9.04.2008

Gibi

yazan Genç

Kırılsam bir kalemin ucu gibi,
Şairin hararetli ellerinde...
Kaybolsam bir buz tanesi gibi,
Güneşin altında usul usul.
Savrulsam bir yaprak gibi,
Sonbaharda ağaçtan dökülsem..
Yansam bir kibrit gibi,
Efkar sigarasını ateşlesem..
Patlasam bir yanardağ gibi,
Ateşimi toprağa bıraksam..
Gülebilsem bir çocuk gibi,
Gözlerimin içinden...
Ağlasam bir aşık gibi,
Karşılıksız sevdalara yansam..
Ve sevsem bir şiir gibi,
Okunduğunda yürek dağlasam..

Genç Hasdemir

2.03.2008

Eksik

yazan Genç

Ya içmesini bilmiyoruz,
Ya sevmesini..
Ya ağlamasını bilmiyoruz
Ya gülmesini..
Her şey mi zor
Her şey mi darmaduman..
Ulan delikanlı mıyız
Yoksa yavşak mı
Varsın uğruna şiirle yazdığın sevgili anlamasın seni...
Sevgili anlamaz belki
Ama aşk anlar beni...
Var mıdır dünyada benden aşık
Var mı ulan benden deli
Bedeni belki sağlam ama
Yüreği herkesden kederli...
Yakarsın birden geceyi belki
Susarsın aniden
Düşünürsün dertli derli...
Yakarsan eğer geceyi
Haberim olsun mutlaka
Fitili yüreğin olsun
Ateşi zavallı sevdan
Velev ki üzülürsen reis
Yumruklarım serseri rüyalarını
Kurşuna dizerim bu hain sevdalarını

Genç Hasdemir

Ne ara yazdım ben bile hatırlamıyorum..

20.01.2008

Rakının Dedirttiği

yazan Genç

Dostlar konuşadursun
Sevdanın inceliklerini,
Yürek yanadursun
Herzamanki hisleriyle.
Tavsiyelerle öğrenir
Zavallı bünye.
Alkol elçi olur
Dertlerin dökülmesine...
Radyoda çalan şarkı
İnce belli, yüzde elli alkol içeren
Ve bana masum masum bakan
Bardağa yönelir,
İçtikçe içesin gelir...
Zaten dostlar doğru ve acı söylemektedir.
Sevgi doğru, hayat yalan derler,
Yürü, doğru kalbindedir derler,
Çıkar bir reis,
Gerçeği söyler
Belki yıkar umutlarını
Belki kırar sevdanın dumanını
Ama reis doğru söyler.
Düşünür bu zavallı bünye;
Haklı bulur yüzde doksan ihtimalle
Reis sorar dertli dertli
Dostlar konuşur kederli,
Bir bu kadar daha kalmıştır şişenin bitmesine
Bardak bana bakar, dostlar konuşur.
Tecrübelilerdir belki de, kim bilir?
Acılarını düşünürler,
Kendi başlarına gelenleri düşünürler...
Saygı, sevgiye karşı galip gelir,
İz bırakanlar çıkagelir...
Reis doğru konuşur yine,
Sevda, farkındalığın ötesindedir.
Mantık sıfır, sevda birdir tabelada...
Şair biraz dinler, biraz da içer.
Kalem ve kağıt kurtarmaya çalışır onu,
Çünkü o, dermansız dertleri bulur:
Bir hıçkırık kadar kısadır sevda
Ve bir ömür kadar uzundur...
Sevda yaşamaktır,
Sevda eğlenebilmektir belki de...
Bünyedeki promil artarken
İçten olabilmektir.
Mevsim belki zemheri,
Ama bilir ki şair
Ötesi bahar
Ötesi sevda mevsimi...

Genç Hasdemir
Dip not: Konuşulan şeyler masada kalmalı derler içmenin raconunda.. Eğer ki raconu bozduysak affola..

10.01.2008

Büyüme

yazan Genç

Büyüme çocuk dediler sana
Seninle birlikte dertlerin de büyür
Yüreğin de büyür dediler..
Sen dinlemedin.
Burnunun dikine gittin..
Kaldırabilecek misin bu kadar yükü
Ellerinde, kalbinde ve beyninde
Bu ağırlığa dayanabilecek kadar kuvvet var mı?
Büyümeyecektin çocuk.
Hep çocukça sevecektin..
En büyük dertlerini
Bir iki şekerle unutacaktın..
Daraldığında, kızdığında
Veya sebepsiz,
Herhangi bir yerde,
Hüngür hüngür ağlayabilecektin
Ve kimse senden açıklama beklemeyecekti..
Bir oyunun içinde
En sevdiğin kahramanlarınla
Omuz omuza çarpışacaktın..
Uyandığında düşünmen gereken en önemli şey
Sokakta hangi oyunu oynaman gerektiği olacaktı..
Bir gün sana o kadar uzun gelecekti ki,
Hemencecik sızacaktın akşam yemeğinden sonra..
Oysa sen ne yaptın çocuk..
Büyüdün..
Dertlerin senden fazla büyüdü..
Artık çözümlenemez duygulara büründün,
Sıkıntılarla doldu beynin..
Hiç beklenmedik bir anda
Cayır cayır bir sevdayla yandı kalbin..
Artık yirmidört saat sana yetmiyor..
Her gece uyanıksın,
Her gece ayrı bir düşüncedesin..
Her gece apayrı bir sendesin..
Bu yüzden ellerin titriyor artık yazarken..
Küçükken de yazardın sen çocuk,
Ama elin titrememişti hiç..
Yüreğin titrememişti..
Dur çocuk dur..
Ne olur büyüme artık..

Genç Hasdemir

3.01.2008

Kırılmak

yazan Genç

İnandık bir kere..
Sevginin özgürlüğüne..
Anlatmaya çalıştık
Anlamadılar ama..
Kısıtlamalardan uzak
Yüreğin içinde ancak
Geleneklerin dışında olduğunun aşkın..
Anlamadılar..
Ya da biz anlatamadık..
Aşk töreye bağlı olabilir miydi?
İnsan sevdiğine başlık parası mı ödemeliydi?
Bunlar değişti...
Yarın bir gün,
Şimdinin değişmezleri değişecek..
Doğadaki tek gerçek kanun,
Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunun kanunu
Bir kez daha haklı çıkacak..
Ve malesef..
Ben haklı çıkacağım..
O zaman beni anlayacaksınız..
O zaman bana hak vereceksiniz..
Ama parçaladığınız kalp,
Nasıl ki aşkı için töresine karşı gelip,
Abisi, babası tarafından öldürülen
Zavallı kız geri gelmiyorsa,
O kalp hiçbir zaman onarılamayacak..
Hiçbir zaman ilk günkü gibi özgürce sevemeyecek..
Kanadını kırdınız,
Gövdesini ateşe verdiniz..
Sonra da uç diyorsunuz..
Siz hiç özgürce sevememişsiniz,o yüzden,
Aşkın ne olduğundan
Haberiniz yok..

Genç Hasdemir
Dipnot: Bu yalnızca düzene karşı bir sitemdir, isyandır. Kişisel değildir..

1.01.2008

Lastik

yazan Genç

Aşk çivisiyle çakılmışım olduğum yere
Lastikle bağlamışlar çivinin çevresine..
Uzaklaşıyorum, uzaklaştım diyorum en azından..
Büyüyorum, tecrübelendim diyorum..
Yaptığım hataları ardımda bırakıyorum
Uzaklaşıyorum
Öyle geliyor en azından..
Sonra lastik geriliyor..
Geriliyor..
Ve son..
Öyle bir hızla,
İlk başladığım noktaya çarpıyorum ki...
Allak bullak oluyorum
Hiç ilerleyememiş olmak ne acı..
Ne acı her şeye tekrar başlamak,
O güç var mı acaba bende..
Bu çiviyi sökebilecek
Ya da, bu sonsuz çakılmalara dayanabilecek bir yürek
Var mı?

Genç Hasdemir