Arka Mahle

kurşunlara gelirken arka mahlede...

28.07.2009

Cucuman

yazan Genç


Her şeyin üst üste gelmeye başladığı bu günlerde kafayı biraz dağıtmak amacıyla eski çılgın şarkılara daldım ve çıktığı zamanların en çok dinlenen şarkılarını dinledim. İşte o şarkılardan biriydi "Just Wait". Şarkının adını çok kimse bilmez ama şarkıyı duyduğunda bilmeyen insan varsa ben bu kafayı burdan keserim.

İşte cucumanın hikayesi böyle başladı. Resimde gördüğünüz tipin adı cucuman. Cucuman yani nam-ı diğer jujuman tipinden de anlaşılacağı gibi Afrikalı. Şarkıda sözü geçen "just wait for the cucuman come for you" mısrasının en önemli ögesi.

Cucuman diyince böyle bir gece ansızın gelebilir gibi geliyor. (Gelebilir gibi gelmesi de ayrı bir merak konusu.) Sanki annem küçükken "yemeğini bitirmezsen cucuman amcan gelir" diye korkutmuş gibi. Ya da "yalan söyleme cucumanlar yer seni" diyerek ürkütüldüm. Belki de bu yüzden cucuman beni garip yapan şey.

Afrikalı cucuman amcayla hikayemin bir boka yaramadığını biliyorum. Ammavelakin cucuman amca gerçekten iyi biriymiş. Hızır acil gibi her olaya koşar, bilimum yaralı parmağa işer, yeri gelir vudusundan tamtam dansına her türlü mistik ve gayrimistik olayına girermiş.

O yüzden bu cucumanın aslında korkulacak biri olmadığını belirteyim. Bir yerde cucuman görürseniz çağırın sofranıza ekmeğinizi paylaşın. Muhabbeti de iyi olur böyle insanın.

17.07.2009

kara düzen

yazan Genç

Kurulmuş kara düzeni bu sevdaların
Kavrulmuş için için yürekleri insanların
Gurur bitmiş, kafa gitmiş, önemsizleşmiş artık yarın
Başı yok, sonu yok, anlamı çok atılan naraların..

Çaresizlik, elden gelen bir şey yok
Sonumuz ne olacak, nerde duracak bilen yok
Konuşadursun insanlar, gerçeği gören yok
Hissetmiş kurşunları yürek, acıya deva yok

Bozulan moraller, yorgun düşen yürekler,
Boşa giden emekler, karanlık düşünceler,
Zor kardeşim zor, titremekte bu eller
Diken gibi saplanır, serseri savrulan cümleler.

Çarenin olmadığını bilsek de,
Sevmeye devam, sev sen özgürce,
Boranlar fırtınalar geçti gitti bile
Kafayı kaldır ve bak şu doğan güneşe..

Demiştik zamanında.. Bilen bilir hikayesini. 12.08 02:10

12.07.2009

güzel kafa, kederli dünya...

yazan Genç

uzun
yanaklardan süzülen gözyaşına göre
yol uzun..
kısa
bir cümle, bir heves kadar
bitirmek kısa.
özlemek
ayazda güneşi
sıcakta rüzgarı
yürekte aşığı
özlemek..
unutmak
ansızın bir ayrıntıyı
kimsesiz bir martıyı
zavallı bir dünyayı
unutmak, unutabilmek...
sevmek,
durmadan, duramadan..
hissetmek, bitemeyecek gibi..
parçalamak sözcükleri, mısraları
ve yaşayabilmek doyasıya sevdaları..

7.07.2009

bir fotoğraf..

yazan Genç

ulan ne güzel insanlarsınız be...

hiç gitmeyin, hep sarı kırmızı kalın...

2.07.2009

giden her sevgilinin ardından...

yazan Genç


giden her sevgilinin ardından
hep biz olduk el sallayan
haykırsak duyarlar mı sesimizi
hangi sevdadan galip çıktık ki
(...)
zaten aşklar hep yalan dolan
sonu hep acı hüsran
bize her sevdadan geriye kalan
sadece galatasaray!

29.05.2009

Aaah ah!

yazan Genç

Şimdi Adnan Polat olmak vardı anasını satayım!
Adnan Polat: Gel, dur şu takımın başında, bir daha hiçbir yere gitme...

12.03.2009

aramak

yazan Genç

Arar durursun mutluluğu mütemadiyen
Sızıp gidersin bir derin uykuya
Umut dolu rüyalarla birlikte...
Kıyılarında dolaşırsın sevdanın
Tam karaya çıkarcasına.
Bir dalga alıverir seni birden
Kıpırdayamazsın
Belki anlamazsın
Artık çok uzaktasın
Hiçkimsenin anlayamayacağı kadar
Ayıksın ve ayaktasın...
Rüyaların artık eskisi kadar dolu değil..
Sen eski sen değil
Ben eski ben değil..

Genç Hasdemir
Dip not: Epeydir şiir eklemiyordum buralara. Eskilerden; alkollüyken yazılmıştır, tesadüfen bulunmuştur.


En sevdiğim şarkıların, en büyük şiirlerin şairi...
Ah ulan ah...
Neden hala gelmedi...
Yoksa Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama en azından
Birisine sorar...
Cebimde bir lira desen yok!
Madara olduk meyhaneye
Ah eşşek kafam benim..
Nasıl da güvendim bu hergeleye!..
Gelse balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık...
Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp
Enteresan hayallere dalacaktık...
Bu sandalı geçen hafta denk getirdik
Çalıntıdan düşürdük...
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük...
Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti..
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?...
Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!..
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza’nın bacağını...
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rızayı boğacak..
Bak şimdi acıdım, aşk olsun adama...
Ben olsam vallahi başedemem!...
Hele beş tane velet ki boy boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!...
Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider...
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!...
Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneyi kadar kovaladı!.
Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,aynı
kafadaydık...

Orta ikiden bıraktık, matematik ağırgeliyordu
Biz başka havalardaydık...
Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık...
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık!.
Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü,
Ona Gelibolu..
Döner dönmez evlendirdiler
En büyük salaklığı da bu oldu!.
Bense hiç düşünmedi, .zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim...
Benim beğendiğimi annem istemedi
Onun gösterdiğini ben sevmedim...
Neyse, bunlar derin mevzu..
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek..
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merakından ölecek!
Gittim, vurup kafayı yattım,
Rüyamda gördüm gülümseyerek geldiğini
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!..
Vay be Rıza!..
Sonunda sen de düşüp gittin azrailin peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur kızma bu kardeşine...
Öğlen kahvede söylediler,
Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!..
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!...
Ah dostum...
O kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?.
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?
Yani sen şimdi gittin, yani yoksun, yani
Bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?.
Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?.
Ulan Rıza...
Ne hayallerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık..
Totoyu bulunca dükkan açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık..
Talih yüzümüze gülecekti be,
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!.
Ah ulan Rıza...
Bu mahallenin nesini beğenmedin de öteyere taşındın?
Arasıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kral arkadaşımdın!..
Ah ulan Rıza...
Ben şimdi bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz ben de gelirim!..



17.02.2009

İsim Mevzusu

yazan Genç

Bir insanın hayatındaki en önemli şey diye klasik ve klişe dolu bir girişi hak eder isim mevzusu. Değiştirilemeyecek birkaç özelliğimizden biridir, her ne kadar değiştirilemez dediysek de değiştirilebilir ancak hiçbir zaman annenizin babanızın koyduğu isimden daha kalıcı bir olay olamaz.

İsim mevzusu çok önemlidir. Bir insanın hayatını, karakterini ve geleceğini kesinlikle belirler. Örneğin adı Mümin olan biri asla biyolog olamaz; varsa adam değilim. Futbol konusunda da bu böyledir. İyi futbolcuların ismi de iyidir, futbolcu ismidir. Örneğin Tugay İngiltere'de efsane olabiliyorken, Necati sürünmektedir. Eğer Tugay'ın adı Necati olsaydı kesinlikle Blackburn efsanesi olamayacaktı.

Kendi ismime gelince, ismimin tek ve özgün olmasından dolayı çok mutluyum. Eğer ismi Genç Bilen kombinasyonu olan başka biri varsa da tanışmak isterim. Bana böyle bir isim koydukları için aileme burdan bir kez daha teşekkür ederim.

Son olarak da ilerde bir kızım olursa koyacağım isim kesindir. O da en sevdiğim mevsim olan "Güz"dür. Erkek olursa kesin bir kararım yok, zaten kim öle kim kala daha kaç yaşındayız ne çoluğu ne çocuğu...

5.02.2009

Uzak Diyarlardan Sana

yazan Genç


Senin icin bir seyler yazmaliydim, yapamadim, gozlerim doldu.. Cok ozluyorum seni, ne olur bir sekilde gel...


Iyi ki dogdun Gica!

18.01.2009

sen her gece rüyalarımda...

yazan Genç


Senden ayrı geçen günler
Ha bugün, ha yarın biter
Omzumda bunca yük varken
Sırtımda bunca yük varken
Biri iner, biri biner
Sen her gece rüyalarımda
Gelip bana ağlıyorsun
Kim bilir beni kimlerden
Sorup haber alıyorsun
Ne haldeyim biliyormusun?
Hava nasıl oralarda, üşüyor musun?
Kar yağıyor, saçlarıma bilmiyor musun?
Bildiğim pek çok doğru var
Gittiğim bir tek yolum var
Şu yürekte kaç yangın var?
Biri söner, biri yanar
Sen her gece rüyalarımda
Gelip bana ağlıyorsun
Bense bir türkü tutturdum
Gece gündüz söylüyorum
Duyup beni diliyormusun?
Hava nasıl oralarda, üşüyor musun?
Kar yağıyor, saçlarıma bilmiyor musun?

15.01.2009

deniz koydum adını

yazan Genç

Metin & Kemal Kahraman kardeşlerin en sevdiğim şarkısıdır. Şarkıyı dinlemek için yazının sonundaki olaya tıklamanız yeterli.

DENİZ KOYDUM ADINI
Nerde kendini bilmez çocuklar
Bir sabah öylece çekip gittiler
Çınladı alkışlar kör sokaklarda
Yankısı kime kaldı
Deniz koydum adını
Kederi bende kaldı
Uzak köyler kurdum birbirine
Kederi bende kaldı
Acının surlarında ateşler yaktık
Vuruldu şehirler soluksuz kaldık
Kendine çekildi bütün zamanlar
Gölgeler orda kaldı
Çılgın zamanlarda yaşamak bize düştü
Ölümün acımasızlığı her zamankinden beter
Gidenler
Gelenler
Düşenler
Ah zamanın sonsuzluğunu anlamayanlar.
Düştük yola
Güzel şeyler bulmak umuduyla
Işıklarıyla büyük şehirler, yol oldu bize
İz sürdük yalnızlığa

Söz: Kemal Kahraman/ Gürkan Sarıgül
Müzik: Metin Kahraman

12.01.2009

rap müzik vs türk sanat müziği

yazan Genç

Başlığı görünce bu nasıl kıyastır, ne alakası vardır diye tepkiler veren ey dostlar! Bu iki müzik birbirinin zıttıdır, panzehiridir ve ben size neden böyle düşündüğümü çeşitli savlarla ispatlamaya çalışacağım. (Evet, münazara girişi gibi oldu.)

Şimdi beşer dakikalık iki şarkı düşünelim. Birisi Türk Sanat Müziği, diğeri de Ritmik Amerikan Poeması’ndan olsun. Bu şarkıların sözlerini kıyaslamaya kalktığınızda arasındaki uçurumu görebilirsiniz. Mesela şu sözleri ele alalım:

Şarkılar seni söyler

Dillerde name adın

Aşk gibi sevda gibi

Huysuz ve tatlı kadın

Sırf bu sözlerle üç buçuk dakikadan fazla bir şarkı çıkartabiliyor TSM, ağırlığı ve müziğinin muhteşemliği sayesinde de bu kadar az sözle o kadar çok şey anlatıyor ki RAP müziğin ne işe yaradığını sorgular hale geliyor insan. RAP müzik ise müzikten çok söz üzerine ve bu yüzden bence anlaşılması zor ama anlamı TSM’den daha dar. Arka arkaya kafiyeli sözler bazen dayanılmaz olabilirken TSM her daim dinlenebilen ve rahatlatıcı olma özelliğiyle kesinlikle ön planda.

Siz en iyisi arka arkaya bir liste hazırlayın, bir şarkı TSM diğer şarkı RAP olsun ve nasıl birbirlerini nötrlediğini kendi kulaklarınızla duyun.

Sağlıcakla..

Oldum olası hep kıl olmuşumdur bu lafa. Cidden ne anlama gelir "fena değil"? En basit haliyle söylemek gerekirse tamamen geçiştirme cümlesidir. Muhtemelen uğraşılan bir işin sonunda o işi değerlendirmesi gereken veya değerlendirmesini istediğiniz insana gösterdikten sonra bu cevabı alıyorsanız eğer mutlu olmanız imkansızdır. O kadar samimiyetsiz bir ifadedir ki, insanı hayattan soğutmak için üretilmiştir adeta. Şimdi gelin canlar bu ifadeyi ameliyat masasına yatıralım.

Öncelikle kelimemizi ele alalım ; fena. Hemen Türk Dil Kurumu'na soruyoruz üşenmeden.

(I) sf. (fena:) 1. İyi nitelikte olmayan, kötü: “Rüşvet aslında fena şeydir
fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir.” -B. Felek. 2. Üzücü: “Bu
savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki...” -H. E. Adıvar.
3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse): Fena bir öğrenci. 4. Hoşa
gitmeyen, rahatsız edici:
“Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım.”
-R. H. Karay. 5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan: “Siz fena
adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum.” -P. Safa. 6. zf. Çok:
“Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor.” -P. Safa.


Kelimenin anlamlarını okuduktan sonra aklıma gelen şu oluyor: Madem bir işi veya kimseyi değerlendiriyoruz, neden öncelikle böyle kötü anlamlı bir kelimeyi zikrediyoruz kardeşim? Nedeni basit, çünkü samimiyetsiziz. Örnekle açıklarsak, birine "aa ne kadar kötü değilsiniz siz, hiç yavşak da değilsiniz, ibne de değilsiniz, hayvan değilsiniz" dersek hoş olur mu? Karşımızdaki adam bizi ciddiye alır mı? Onun yerine, " ne kadar iyisiniz, hoşsunuz, insansınız" filan desek daha iyi değil mi?

Kıssadan hisse şudur ki, bir işe veya olaya "fena değil" dendiyse, bilin ki o iş fenadır ve olmamıştır. Zaten "fena değil" lafından sonra mutlaka bir "ama" lafı gelir -o da başka bir yazı konusudur - ki bu lafın öncesinde söylenen hiçbir şey önemli değildir. Yine bir örnek sunarsak "abicim bu logo fena değil ama sanki ü harfi başka bir renk olsun" diyen biri o işi beğenmemiştir, başka türlüsünü istemiştir. O yüzden bu lafı samimiyetle kullanmak mümkün değildir, karşıdakini kırmamak için "kötü lan bu" demek yerine "fena değil" denmiştir vakti zamanında.

Samimiyetsizliğin her türlüsüne karşı olan bu bünye, bu lafa da karşıdır bundan sonra. İlla ki "fena değil" diyecekseniz "eh" diyiverin onun yerine. En azından suratınız olmamışlığın şeklini alır.

Vay be, tespit de fena değil ha...

6.01.2009

Ahmet Kaya

yazan Genç


Bu ülkede isyan marşlarını söyleyen, öncü olabilen, milyonlarca insana rağmen diğer milyonlarca insanın dinleyebilidiği bir insan var. Çocukluğunu habersiz çalanlara rağmen, penceresiz kalmasına rağmen, hani benim gençliğim diye haykırmasına rağmen bu ülkeye yegane bir şeyler katmaya çalışmış bir Ahmet var.

Nedir bu başımdaki felaket?
Kırk yıldır sefalette bu Ahmet.
Kefenimi alın dikin bir zahmet,
Gömün beni gömün beni bir başıma..

Ne varsa güzellikten yana, bölüşmüş ve büyümüştün oysa... Bu ne yaman çelişkiydi, bu nasıl bir düzendi? Kurtlar sofrasına düşmüştün ve kalkamadın.

Ben burada yağmurları biriktiriyorum. Çağ yangınında tutuştun sen, bense tutuşmamak için seni dinliyorum şu anda. Veda ederken dedin ya "Hoşçakalın Gözüm" diye, artık seni nerede arayacağımızı biliyoruz. Sen, anlaşılamamanın sembolüsün.. Başıma her türlü olay geçtiğinde senin bir şarkın çıkar karşıma... Acılara tutunmayı, kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağını, sevgi duvarları kurmayı ve yeri geldiğinde de beddua etmeden sessizce gidebilmeyi senden öğrendim ben.

Yani sen yok musun şimdi, birazdan uyanıp ateşi karıştırıp bir cıgara sarmayacak mısın? Oy Ahmet oy.. Sanki şakaydı bu..
Sanat güneşimiz serdar var ne de olsa değil mi şimdi... Onuncu yıl marşları daha bir anlamlı artık. Çünkü seni kendi öz yurdundan kovdular, daha güvenli her şey. Barış içindeyiz, seni yok ettik çünkü. Barışı biz sağladık, kardeşliği biz sağladık, sen yoksun ya her şey daha kolay şimdi.

Dövülmüşüm, sövülmüşüm, kovulmuşum ben.. Siktir çekilmişim yani...

5.01.2009

iki bin dokuz

yazan Genç

Bir yazı neden okunur? Okuyana bir şey katmayacaksa neden yazılır? Bu yazı son derece gereksizdir, o yüzden bu notu sondan başa çıkartıyorum. Bu yazı ne bir okuyucu olarak size, ne de yazının yazanı olan bana hiçbir şey katmadı, katamaz. O yüzden şimdi sessizce dağılalım.

---
İşte tam burada başlıkla alakalı bir yazımsı vardı, üstteki notu yazmamın sebebini oluşturan yazı. Ama bu yıl için yazmaya çalıştığım yazı gerçekten son derece boştu ve anlamsızdı. Yeni yıl için zaten yazılabilecek ne vardır ki? Yeni bir sayfa, yeni planlar, yeni düşünceler.. Oysa değişen sadece takvimdir. ( Burada klişelerden bahsederken klişe kullanmam ne kadar acı. Değişen sadece takvim Marienne, yüreğindeki sevgi hala seninle..) Neticede insan yedisinde ne ise yetmişinde de o değil mi, aynı tas aynı hamam yani.

Sözün özü, bu kalıplaşmış cümleleri bir yana bırakıp, yeni yılı kalıplaşmış bir istekler ve düşünceler silsilesine dönüştürmeyiniz efenim. Bir yeni yıla da "ulan geçen hafta ne yaptıysam yine böyle yapayım, ona git dediysem yeni yılda da gitsin" felsefesini benimseyin. Değişmesin bir şey, zaten değişmeyecek de , değişmemesini isteyin siz yine de.

Alın size alternatif yılbaşı yazısı, yeni yıl hakkında yazamadığım yazı hakkında yeni yıl yazısı... Keşke böyle olmasaydı ama oldu bir kere.

Her türlü beddua ve küfür için aşağıdaki yorum kısmını kullanın.