muhtar bey
Genç Bilen Hasdemir
Biraz sevdaya, biraz da alkole meyilli. Arada bir aşık, yer yer arızalı, ha bir de turuncudan iz taşıyan tok bir sarıyla vişneye çalan koyu kırmızıya sevdalı...
tugay
"burada doğdum, burada öleceğim."
mare nostrum
elbette türkiye'de de en uzun koşuysa devrim,
o onun en güzel yüz metresini koştu...
komşu mahleler
-
Okan'ın Pisliğine Yeşil'in Diktiği Tüy; GALA 3-3 Kasımpaşa - Dünya yıldızlarıyla, takımın en kötü oyununu oynadığı bir maçın 30.dakikasında 3-0'a getirdiği, 3-3, bitirdiğin, hatta 5 dakika daha olsa kesin 3-4' yeni...1 ay önce
-
Unwetter / Vk8kywuj98xjwm - Alleine in frankfurt waren mehr als 200 einsätze fällig, ebenso im raum fulda. - *Unwetter / Vk8kywuj98xjwm - Alleine in frankfurt waren mehr als 200 einsätze fällig, ebenso im raum fulda.*. Seid besser zurück, bevor das unwetter los...3 yıl önce
-
Rbx.4You.Run Hack Roblox Com - Rbx.4You.Run Hack Roblox Com [image: Alt/Text Gambar] [image: NEW ROBLOX JUNO LEVEL 6 HACK/EXPLOIT SCRIPT EXECUTOR! -] [image: HOW TO HACK DIAMONDS!! (Robl...5 yıl önce
-
Prometheus Aklı ve Tanrıların Kibri - Orhan Hançerlioğlu, meşhur Düşünce Tarihi adlı eserinde Yunan mitolojisinde insanın hangi iktidar ilişkilerinin ve çatışmalarının sonucunda yaratıldığını ç...8 yıl önce
-
Prandelli hakkında gerçekler!!! - Dört yıl sonrasından selamlar. Bu kadar zaman sonra neden buraya yazmak istediğim gibi kişisel konular üzerinde hiç durmadan direkt konuya gireyim. Konumu...10 yıl önce
-
vecihi sendromu - geçen burada otururken bir portekizli arkadaş (enternasyoliz ya gari portekizli arkadaslarimiz, ispanyol yarenlerimiz, italyan canolarimiz var) "ben adam...11 yıl önce
-
Her Şeyin Sonu = Her Şeyin Başlangıcı - Her şey sona erer. Bu da demektir ki her şey yeni başlıyor. Herkes özgürdür değil mi? Amiyâne tabirle, bizim kitabımızda gidene kal, gelene git denmez. Bır...14 yıl önce
-
-
konu komşu ziyareti
Blogger templates
Kurulmuş kara düzeni bu sevdaların
Kavrulmuş için için yürekleri insanların
Gurur bitmiş, kafa gitmiş, önemsizleşmiş artık yarın
Başı yok, sonu yok, anlamı çok atılan naraların..
Çaresizlik, elden gelen bir şey yok
Sonumuz ne olacak, nerde duracak bilen yok
Konuşadursun insanlar, gerçeği gören yok
Hissetmiş kurşunları yürek, acıya deva yok
Bozulan moraller, yorgun düşen yürekler,
Boşa giden emekler, karanlık düşünceler,
Zor kardeşim zor, titremekte bu eller
Diken gibi saplanır, serseri savrulan cümleler.
Çarenin olmadığını bilsek de,
Sevmeye devam, sev sen özgürce,
Boranlar fırtınalar geçti gitti bile
Kafayı kaldır ve bak şu doğan güneşe..
Demiştik zamanında.. Bilen bilir hikayesini. 12.08 02:10
uzun
yanaklardan süzülen gözyaşına göre
yol uzun..
kısa
bir cümle, bir heves kadar
bitirmek kısa.
özlemek
ayazda güneşi
sıcakta rüzgarı
yürekte aşığı
özlemek..
unutmak
ansızın bir ayrıntıyı
kimsesiz bir martıyı
zavallı bir dünyayı
unutmak, unutabilmek...
sevmek,
durmadan, duramadan..
hissetmek, bitemeyecek gibi..
parçalamak sözcükleri, mısraları
ve yaşayabilmek doyasıya sevdaları..
Arar durursun mutluluğu mütemadiyen
Sızıp gidersin bir derin uykuya
Umut dolu rüyalarla birlikte...
Kıyılarında dolaşırsın sevdanın
Tam karaya çıkarcasına.
Bir dalga alıverir seni birden
Kıpırdayamazsın
Belki anlamazsın
Artık çok uzaktasın
Hiçkimsenin anlayamayacağı kadar
Ayıksın ve ayaktasın...
Rüyaların artık eskisi kadar dolu değil..
Sen eski sen değil
Ben eski ben değil..
Neden hala gelmedi...
Yoksa Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama en azından
Birisine sorar...
Cebimde bir lira desen yok!
Madara olduk meyhaneye
Ah eşşek kafam benim..
Nasıl da güvendim bu hergeleye!..
Gelse balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık...
Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp
Enteresan hayallere dalacaktık...
Bu sandalı geçen hafta denk getirdik
Çalıntıdan düşürdük...
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük...
Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti..
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?...
Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!..
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza’nın bacağını...
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rızayı boğacak..
Bak şimdi acıdım, aşk olsun adama...
Ben olsam vallahi başedemem!...
Hele beş tane velet ki boy boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!...
Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider...
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!...
Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneyi kadar kovaladı!.
Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,aynı
kafadaydık...
Orta ikiden bıraktık, matematik ağırgeliyordu
Biz başka havalardaydık...
Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık...
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık!.
Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü,
Ona Gelibolu..
Döner dönmez evlendirdiler
En büyük salaklığı da bu oldu!.
Bense hiç düşünmedi, .zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim...
Benim beğendiğimi annem istemedi
Onun gösterdiğini ben sevmedim...
Neyse, bunlar derin mevzu..
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek..
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merakından ölecek!
Gittim, vurup kafayı yattım,
Rüyamda gördüm gülümseyerek geldiğini
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!..
Vay be Rıza!..
Sonunda sen de düşüp gittin azrailin peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur kızma bu kardeşine...
Öğlen kahvede söylediler,
Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!..
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!...
Ah dostum...
O kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?.
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?
Yani sen şimdi gittin, yani yoksun, yani
Bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?.
Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?.
Ulan Rıza...
Ne hayallerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık..
Totoyu bulunca dükkan açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık..
Talih yüzümüze gülecekti be,
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!.
Ah ulan Rıza...
Bu mahallenin nesini beğenmedin de öteyere taşındın?
Arasıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kral arkadaşımdın!..
Ah ulan Rıza...
Ben şimdi bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz ben de gelirim!..
Bir insanın hayatındaki en önemli şey diye klasik ve klişe dolu bir girişi hak eder isim mevzusu. Değiştirilemeyecek birkaç özelliğimizden biridir, her ne kadar değiştirilemez dediysek de değiştirilebilir ancak hiçbir zaman annenizin babanızın koyduğu isimden daha kalıcı bir olay olamaz.
İsim mevzusu çok önemlidir. Bir insanın hayatını, karakterini ve geleceğini kesinlikle belirler. Örneğin adı Mümin olan biri asla biyolog olamaz; varsa adam değilim. Futbol konusunda da bu böyledir. İyi futbolcuların ismi de iyidir, futbolcu ismidir. Örneğin Tugay İngiltere'de efsane olabiliyorken, Necati sürünmektedir. Eğer Tugay'ın adı Necati olsaydı kesinlikle Blackburn efsanesi olamayacaktı.
Kendi ismime gelince, ismimin tek ve özgün olmasından dolayı çok mutluyum. Eğer ismi Genç Bilen kombinasyonu olan başka biri varsa da tanışmak isterim. Bana böyle bir isim koydukları için aileme burdan bir kez daha teşekkür ederim.
Son olarak da ilerde bir kızım olursa koyacağım isim kesindir. O da en sevdiğim mevsim olan "Güz"dür. Erkek olursa kesin bir kararım yok, zaten kim öle kim kala daha kaç yaşındayız ne çoluğu ne çocuğu...
Ha bugün, ha yarın biter
Omzumda bunca yük varken
Sırtımda bunca yük varken
Biri iner, biri biner
Sen her gece rüyalarımda
Gelip bana ağlıyorsun
Kim bilir beni kimlerden
Sorup haber alıyorsun
Ne haldeyim biliyormusun?
Hava nasıl oralarda, üşüyor musun?
Kar yağıyor, saçlarıma bilmiyor musun?
Bildiğim pek çok doğru var
Gittiğim bir tek yolum var
Şu yürekte kaç yangın var?
Biri söner, biri yanar
Sen her gece rüyalarımda
Gelip bana ağlıyorsun
Bense bir türkü tutturdum
Gece gündüz söylüyorum
Duyup beni diliyormusun?
Hava nasıl oralarda, üşüyor musun?
Kar yağıyor, saçlarıma bilmiyor musun?
Metin & Kemal Kahraman kardeşlerin en sevdiğim şarkısıdır. Şarkıyı dinlemek için yazının sonundaki olaya tıklamanız yeterli.
DENİZ KOYDUM ADINI
Nerde kendini bilmez çocuklar
Bir sabah öylece çekip gittiler
Çınladı alkışlar kör sokaklarda
Yankısı kime kaldı
Deniz koydum adını
Kederi bende kaldı
Uzak köyler kurdum birbirine
Kederi bende kaldı
Acının surlarında ateşler yaktık
Vuruldu şehirler soluksuz kaldık
Kendine çekildi bütün zamanlar
Gölgeler orda kaldı
Çılgın zamanlarda yaşamak bize düştü
Ölümün acımasızlığı her zamankinden beter
Gidenler
Gelenler
Düşenler
Ah zamanın sonsuzluğunu anlamayanlar.
Düştük yola
Güzel şeyler bulmak umuduyla
Işıklarıyla büyük şehirler, yol oldu bize
İz sürdük yalnızlığaSöz: Kemal Kahraman/ Gürkan Sarıgül
Müzik: Metin Kahraman
Başlığı görünce bu nasıl kıyastır, ne alakası vardır diye tepkiler veren ey dostlar! Bu iki müzik birbirinin zıttıdır, panzehiridir ve ben size neden böyle düşündüğümü çeşitli savlarla ispatlamaya çalışacağım. (Evet, münazara girişi gibi oldu.)
Şimdi beşer dakikalık iki şarkı düşünelim. Birisi Türk Sanat Müziği, diğeri de Ritmik Amerikan Poeması’ndan olsun. Bu şarkıların sözlerini kıyaslamaya kalktığınızda arasındaki uçurumu görebilirsiniz. Mesela şu sözleri ele alalım:
Şarkılar seni söyler
Dillerde name adın
Aşk gibi sevda gibi
Huysuz ve tatlı kadın
Sırf bu sözlerle üç buçuk dakikadan fazla bir şarkı çıkartabiliyor TSM, ağırlığı ve müziğinin muhteşemliği sayesinde de bu kadar az sözle o kadar çok şey anlatıyor ki RAP müziğin ne işe yaradığını sorgular hale geliyor insan. RAP müzik ise müzikten çok söz üzerine ve bu yüzden bence anlaşılması zor ama anlamı TSM’den daha dar. Arka arkaya kafiyeli sözler bazen dayanılmaz olabilirken TSM her daim dinlenebilen ve rahatlatıcı olma özelliğiyle kesinlikle ön planda.
Siz en iyisi arka arkaya bir liste hazırlayın, bir şarkı TSM diğer şarkı RAP olsun ve nasıl birbirlerini nötrlediğini kendi kulaklarınızla duyun.
Sağlıcakla..
Oldum olası hep kıl olmuşumdur bu lafa. Cidden ne anlama gelir "fena değil"? En basit haliyle söylemek gerekirse tamamen geçiştirme cümlesidir. Muhtemelen uğraşılan bir işin sonunda o işi değerlendirmesi gereken veya değerlendirmesini istediğiniz insana gösterdikten sonra bu cevabı alıyorsanız eğer mutlu olmanız imkansızdır. O kadar samimiyetsiz bir ifadedir ki, insanı hayattan soğutmak için üretilmiştir adeta. Şimdi gelin canlar bu ifadeyi ameliyat masasına yatıralım.
Öncelikle kelimemizi ele alalım ; fena. Hemen Türk Dil Kurumu'na soruyoruz üşenmeden.
(I) sf. (fena:) 1. İyi nitelikte olmayan, kötü: “Rüşvet aslında fena şeydir
fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir.” -B. Felek. 2. Üzücü: “Bu
savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki...” -H. E. Adıvar.
3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse): Fena bir öğrenci. 4. Hoşa
gitmeyen, rahatsız edici: “Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım.”
-R. H. Karay. 5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan: “Siz fena
adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum.” -P. Safa. 6. zf. Çok:
“Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor.” -P. Safa.
Kelimenin anlamlarını okuduktan sonra aklıma gelen şu oluyor: Madem bir işi veya kimseyi değerlendiriyoruz, neden öncelikle böyle kötü anlamlı bir kelimeyi zikrediyoruz kardeşim? Nedeni basit, çünkü samimiyetsiziz. Örnekle açıklarsak, birine "aa ne kadar kötü değilsiniz siz, hiç yavşak da değilsiniz, ibne de değilsiniz, hayvan değilsiniz" dersek hoş olur mu? Karşımızdaki adam bizi ciddiye alır mı? Onun yerine, " ne kadar iyisiniz, hoşsunuz, insansınız" filan desek daha iyi değil mi?
Kıssadan hisse şudur ki, bir işe veya olaya "fena değil" dendiyse, bilin ki o iş fenadır ve olmamıştır. Zaten "fena değil" lafından sonra mutlaka bir "ama" lafı gelir -o da başka bir yazı konusudur - ki bu lafın öncesinde söylenen hiçbir şey önemli değildir. Yine bir örnek sunarsak "abicim bu logo fena değil ama sanki ü harfi başka bir renk olsun" diyen biri o işi beğenmemiştir, başka türlüsünü istemiştir. O yüzden bu lafı samimiyetle kullanmak mümkün değildir, karşıdakini kırmamak için "kötü lan bu" demek yerine "fena değil" denmiştir vakti zamanında.
Samimiyetsizliğin her türlüsüne karşı olan bu bünye, bu lafa da karşıdır bundan sonra. İlla ki "fena değil" diyecekseniz "eh" diyiverin onun yerine. En azından suratınız olmamışlığın şeklini alır.
Vay be, tespit de fena değil ha...
Bir yazı neden okunur? Okuyana bir şey katmayacaksa neden yazılır? Bu yazı son derece gereksizdir, o yüzden bu notu sondan başa çıkartıyorum. Bu yazı ne bir okuyucu olarak size, ne de yazının yazanı olan bana hiçbir şey katmadı, katamaz. O yüzden şimdi sessizce dağılalım.
---
İşte tam burada başlıkla alakalı bir yazımsı vardı, üstteki notu yazmamın sebebini oluşturan yazı. Ama bu yıl için yazmaya çalıştığım yazı gerçekten son derece boştu ve anlamsızdı. Yeni yıl için zaten yazılabilecek ne vardır ki? Yeni bir sayfa, yeni planlar, yeni düşünceler.. Oysa değişen sadece takvimdir. ( Burada klişelerden bahsederken klişe kullanmam ne kadar acı. Değişen sadece takvim Marienne, yüreğindeki sevgi hala seninle..) Neticede insan yedisinde ne ise yetmişinde de o değil mi, aynı tas aynı hamam yani.
Sözün özü, bu kalıplaşmış cümleleri bir yana bırakıp, yeni yılı kalıplaşmış bir istekler ve düşünceler silsilesine dönüştürmeyiniz efenim. Bir yeni yıla da "ulan geçen hafta ne yaptıysam yine böyle yapayım, ona git dediysem yeni yılda da gitsin" felsefesini benimseyin. Değişmesin bir şey, zaten değişmeyecek de , değişmemesini isteyin siz yine de.
Alın size alternatif yılbaşı yazısı, yeni yıl hakkında yazamadığım yazı hakkında yeni yıl yazısı... Keşke böyle olmasaydı ama oldu bir kere.
Her türlü beddua ve küfür için aşağıdaki yorum kısmını kullanın.